COVID-19 şu anda bazılarımızın bedeninde. Tek derdi var; yaşayabilmek için yeni yaşam alanları arayışında. O sadece yaşamak istiyor. Onu gezdiren, dağıtan ve bu haliyle bize uygun olmadığını söylemesi gereken yine biziz. O kendisi için doğru olanı yapıyor, yaşamaya çalışıyor. Sen ne yapıyorsun?
Belki de çoğumuz onu vücuduna isteyerek/istemeyerek veya farkında/farkında olmadan kabul edecek. Bazılarımız, tıpkı biz yaşayalım diye başka canlıların ölmesi gibi, o yaşasın diye ölecek. Vücudumuz için ne kadar tehlikeli ise zihnimiz için de o kadar gizemli. Şu bir gerçek ki kendisi hepimizin çoktan zihninde. Ne kadar mesafe koysan, bütün vücudunu izole de etsen o artık sende, düşüncelerinde. Bize neler kazandıracak/kaybettirecek bilmiyoruz ama onu çağıran yine biziz. O mutasyona uğrayarak değişti, şimdi sıra bizde. Şimdi biz değişeceğiz…
Bu süreçte en çok farkına vardığım şey, ne kadar içiçe ve bağlantılı, yani başka bir deyişle “bir” olduğumuz gerçeğiydi. Nasıl bir bağ ve temas içinde olduğumuzu, dünyaya sadece birkaç hafta içinde dağılarak ve bizleri dolaşarak, bu tanışığımız gösterdi. Karşıdakinin gözünün içine bakmadığımız bir dönemde aslında ne kadar birbirimizin hayatında olduğumuza tanık olduk. Aramızdaki bağı daha iyi gösterebilecek bir şey söylesene bana…
Peki bundan sonra ne yapacağız? Şimdi ne olacak?
Hiç birine dokunma yasağın oldu mu? Benim oldu, çok fena… Sorumu hemen değiştiriyorum; sevdiğin birine korkusuzca sarılmak, elini sıkmak, onu öpmek için nelerden vazgeçebilirsin? Bir süre bunu çok istesen de yapamayacaksın, yapsan da korkacaksın. Bir süre ona sözlerinle sarılacaksın…
Hani etrafında gördüğün her “şey” çok önemliydi, onun için saatlerce günlerce çalışarak makam, mevki ve para peşinde koşup ömrünü tüketiyordun ya, nasıl da bir anda gözünden düştüler, değil mi? Neden kendi hayatını onlara sahip olmak (!) için harcıyorken şimdi aklına bile gelmiyor? Bir süre onları da düşünmeyeceksin…
Zengin ile fakir, güçlü ile zayıf ve iyi ile kötü arasında koca bir fark vardı ya bir süre yok. Herkes ölüyor, herkes hasta oluyor, herkes korkuyor… Virüsler insan kayırmıyor. Dünyayı versen çizgisini bozmuyor. Aslında baktığında bizim aldandıklarımıza o hiç aldanmıyor. Çünkü basit yaşıyor. Bir süre biz de basit yaşayacağız…
En son ne zaman kendinle kaldın? Eşinle evde ne kadar vakit geçirebiliyorsun? Elindekiler, oyalandığın şeyler bir günde gittiğine sen kaç gün psikolojini koruyabiliyorsun? Çocuklarının yaramazlıklarına, yaşlılarının huzursuzluklarına ne kadar uzun süre katlanabiliyorsun? Yaşadığın hayata bağımlılıklarının kalktığı bu dönemde, sen kendine ve çevrene ne kadar katlanabiliyorsun? Bir süre bırak çevreni, kendine bile katlanamayacaksın…
Kafana bir sürü şey takıyordun hatırladın mı? Ya şöyle olursa, niye böyle oldu, istediğim hiçbir şey olmuyor ırmağında yüzerken denizle kavuştuğu yere geldin. Şimdiye kadar ırmakla bir yerlere gittiğini sanıyordun. Şimdi koca denizdesin ve dalgalar kıyıya gitmek istiyor. Kıyıya vurmamak için ne yapacaksın? Bir süre dünyayı başına yıkan sanal dertlerin hepsini unutacaksın…
Din, dil, ırk, mezhep ve kültür ne kadar önemliydi değil mi? İnsanların uğruna birbirini öldürdüğü, birilerinin canlı bomba bile olabildiği bu yüce kavramlar neden şu an aklımıza gelmiyor? Neden kimsenin toprağına, parasına, gücüne ve geleceğine göz dikmiyoruz. Bir süre titremekten, gözünün önündeki bile göremeyeceksin…
Önemli olmak, fark edilmek, beğenilmek ne kadar kıymetliydi ve iyi geliyordu değil mi? Bütün hayatının başkalarının beğenisi ve ilgisi üzerine kurmuşken, herkes kendi derdine düşmüş, kimsenin gözü seni görmüyorken sen nasıl besleneceksin? Bir süre hayatını sadece kendin için, rol yapmadan yaşayacaksın…
Ellerinle yok ettiğin doğa, ellerinle inşa ettiğin sokak ne kadar tatlı geliyor değil mi? İkisi de ne kadar yakın halbuki neden gidemiyorsun? Bırak bir yere gitmeyi, evden çıkamıyorsun… İlaç ve aşı bulmak için doğaya, başkalarına ve Tanrı’ya yalvarıyorsun. Ne kadar çaresiz, ne kadar savrulmuş olduğunu görüyor musun? Bir süre daha aciz olacaksın…
Devam ederdim ama içini karartmak istemem, zira ben şiştim. Unutma, bir süre sonra bu virüs bizim kontrol edebildiğimiz şımarık arkadaşımız olacak ve başarabilirsek hayatımızdan çıkarmaya çalışacağız. O bir gün gidecek… Biz yine bizimle, kalanlarla ve aramıza katılacaklarla olacağız. Bir sonraki tehdit gelene kadar bu süreçten ne ders çıkarırsak kâr. Ben benimkileri söyleyeyim, sen seninkileri yaz;
Bağlanma, bir gün kaybedebilirsin
Sev, sonra gösteremeyebilirsin
Saygı duy, muhtaç olabilirsin
Kendin ol, kaybedebilirsin
Sorgula, kandırılabilirsin
Basit yaşa, yorulabilirsin
Kendimizi ne kadar tanıyoruz. Bu süreç kendimizi görmek ve tanımak için bir fırsat ve hayatımizda yaptığımiz en basit birseyin ne kadar önem kazandığıni hatırlattı bence:-)