Bugün yüreğim çok ağır… İdlib’den şehit ve yaralı haberleri geldiğinden bu yana kendime gelemiyorum, gelmek de istemiyorum çünkü iliklerime kadar hissetmeliyim bu acıyı. Yine aynı sahneler, yine yarım kalan hayatlar… Bu insanoğlunun ayıbını sen de hisset istiyorum!
“Ölünün helvası senin ocağında kavrulmadıysa hep tatlı gelir.” Unutma, sadece şehitler ölmüyor. Aileleri yaşarken her gün onlarla birlikte defalarca ölüyor. Bu ailelerin acılarını anlamamız mümkün değil, anlamaya çalışma. Senin, benim yapacağımız tek bir şey var. Onu da yapmazsak bu ailelerin yüreklerindeki yük hiç hafiflemeyecek. Unutursak, unutturanlara izin verirsek ve unutanları affedersek bir sonraki ocak bizimki olacak.
Milliyetçi yönümü hep törpülemeye çalışmışımdır ki hala bu tavrımı devam ettirmeye özen gösteriyorum. Milletten önce insan gelmeli bir birey için yoksa o bireylerden millet oluşturmak ne mümkün. Bu yüzden büyük resmi görmek zorundayız. Ortada çok büyük oyunlar var. Hatalardan bir tanesi de bu oyunların oyuncuları olmak. Bir millet olarak sana zarar veren, insanını öldüren tarafın insanını öldürdüğünde sevinebiliyorsan, sen de yanlışın parçası olmuşsun demektir. O da insan, o da kandırılmış, o da oyunun bir parçası…
Ölen, öldüren ve oyun kurucuların olduğu bir sistemde kim suçlu. Cevap veriyorum; herkes. İnsanı insana kırdıran hangi kirli düşünce, fikir, inanç ve güç sistemi varsa bunları besleyen kim varsa bu suçun ortağı. Sen bu sistemi beslemeye devam ettikçe, sahneler aynı, sayılar farklı olmaya, insan da unutmaya devam edecek. Etme…
Sınırların, dinlerin, milletlerin olmadığı bir dünya hayal ettin mi hiç? Düşündün mü sana söylenen ne varsa hepsinin o kadar da saf bir amaca hizmet etmeyebileceğini? Unutma sen sana söylenenlersin. Nereden biliyoruz yaptıklarımızın ya da söylenenlerin hepsinin hakikat olduğunu? Lütfen ama lütfen sorgula ve sana yapılmasını istemediğin hiçbir şeyi, sana yapılmış olsa bile, başkasına yapma. Sen erdemli insan olma yolundan ayrılma…
Biz insanları hayvanlardan ayıran en büyük özelliklerden birisi kodlarımızın geliştirilebilir olması. Bir hayvan düşün mesela; doğar ve doğduğunda bütün güdülerine sahip, kodları tamamlanmış bir şekilde hayatta kalmaya çalışır. Tek derdi vardır hayatta kalmak. Fazlasını istemez, basit yaşar. Biz öyle değiliz, şekillenerek ve genellikle de kirlenerek, kirletilerek büyüyoruz. Bu yüzden de olmuyoruz, ne yaşamayı ne de ölmeyi becerebiliyoruz.
Hırslarımızdan arınmadığımız, kendimizi sıradanlaştırmadığımız ve çevremizi umursamadığımız sürece biz insanlar daha çok acı çekeceğiz. Karşındakini sen görmediğin sürece, senin sonunu ben, benim sonumu sen kendi ellerimizle getireceğiz. Doğanın desteğini kaybetmeyi çoktan başardık artık bize yardım etmeye niyeti yok. Kendi kendimizi de kırmaya devam ettiğimiz sürece insanoğlu için ayrılan sürenin sonuna geleceğiz. Sınav bitti diye bir ses duyacaksın.
Gidenler geri gelmeyecek biliyorum. Acılar da dinmeyecek. Muhtemelen bir süre daha dünyadaki düzen bu şekilde devam edecek ve canımız daha fazla yanacak. Bir noktada ve bence çok da uzak olmayan bir zaman sonra bu oyun değişecek. Sırayla başlayalım, gel önce biz değişelim. Bu kan döken sisteme ve besleyen herkese dur diyelim.